257
Başlık
Hepatit Delta Virüsünün
Moleküler Virolojisi
Dr. Yusuf Kayar
Dr. Ahmet Danalıoğlu
Hepatit B yüzey antijeninin (HBsAg) keşfi ile 1970’li yıllarda viral hepatitle-
rin gizem kapısının aralanması hepatolojide büyük bir heyecan yaratmıştır.
Yine aynı yıllarda hepatit B virüsünün (HBV) viriyon ve nükleokapsid özel-
likleri tanımlanmaya başlandı (1). Ancak hepatit D virüsünün (HDV) bulunma-
sı beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. HDV, 1970’li yıllarda Mario Rizzetto
ve arkadaşları tarafından tanımlandı (2). Araştırmacılar kronik hepatit B (KHB)
hastalarının karaciğerlerinde immünfloresan yöntemiyle yeni bir antijen-an-
tikor sistemi bularak hepatit delta antijeni adını verdiler. Bu antijenin boyan-
ma paterni KHB hastalarının karaciğerinden eksprese edilen hepatit B kor
antijenine (HBcAg) benzediğinden, önce HBV’nin başka bir komponenti ol-
duğu düşünüldü. Ancak yıllar sonra National Institutes of Health tarafından
şempanzelerde yapılan aşı amaçlı çalışmalarda delta antijeninin HBV antijeni
olmadığı HBV’ye bağlı RNA genomuna sahip başka bir virüse ait olduğu an-
laşıldı (3). Bu nedenle yeni tanımlanan virüse delta virüs, defektif veya satellit
virüs adı verildi (2,3).
Bu virüsün bulaşması, HBV’ye benzer şekilde parenteral yollarla, anne-
den bebeğe vertikal yolla ve nadiren cinsel ilişki yoluyla gerçekleşmekte-
dir (2). HBV ve HDV’nin eşzamanlı alınmasıyla koenfeksiyon, HBsAg pozitif
bir kişinin sonradan HDV ile enfekte olmasıyla ise süperenfeksiyon geliş-
mektedir (4). Ayrıca daha nadir olarak, kronik hepatit D (KHD) nedeniyle
karaciğer transplantasyonu yapılanlarda HBV replikasyonu ya da karaciğer
hasarı olmaksızın HDV reenfeksiyonu gelişebilmektedir (5). Hastalığın gidi-